ZAHMETSİZ RIZIK
Taha suresi 80. ayette Rabbimiz rızıktan bahseder. Özellikle rızık kelimesinin yiyecek olarak algılandığı bir ülkenin insanları olaraktan hiç sözlüğe bakma ihtiyacı duymayanlardan iseniz;
Bu bilginizle yaşar gidersiniz. Ve sadece yediğiniz, içtiğiniz şeyleri “rızık” bilerekten yaşarsınız.
Oysaki Rızık;
Dünyevi ve uhrevi verme. Nasib. Gıda, besin, tabiatın yeraltı ve yerüstü bütün kaynakları. Hayır. Allah’ın hayat sahibi varlıklara verdiği ve hayatlarını kendisiyle sürdürdükleri yararlı şeylerin tümü
şeklinde bir tanımlama ile sözlüklerimizde ve ıstılahımızda kayıt altına alınmıştır. Durum bu olunca da rızkı sadece yemek ve içmek olarak algılamak çok çiğ bir algılamadır.
Rızkın tanımından yola çıkarak Taha suresi 81 ayeti okumaya ve anlamaya çalışırsak onun öncesi ve sonrası ayetleri de düşünce ve algı dünyamıza almak zorundayızdır. Bu yüzden Taha suresi 80. ayeti anlamaya çalışan nefsim bu ayette geçen;
“Ey İsrailoğulları!”
Hitabını ey nefsim olarak algıladı.
Çünkü İsrail oğulları Müslüman bir gruptu. Ne zaman ki Rablerinden peygamberler ile gelen emir ve yol göstermeleri kulak arkası ettiler. Hayatlarından uzak tutup Rablerini sadece göğe has bir tanrı olarak görmeye başladılar.
Yahudi ırkı oldular.
İşin içine ırk ve ırk asabiyeti girince de her daim taşkınlık ve nankörlük hastalığı yaşam biçimlerimize nükseder.
İsrail oğullarının “Rabbimizi yaşam tarzlarını biçimlendiren olarak görmedikleri an” Yahudi olarak anılmaya başladıkları andır. Ve bu bir sıfattır. Bu sıfat her daim bizim sıfatımız da olabilir.
İşte bu sıfattın bizim üzerimize de yapışıp kalmaması için ayeti okumaya devam ediyoruz.
“Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr’un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik.” (Taha suresi 80)
Neden 80. ayetten okumaya başladık.
Çünkü bu ayette geçen “kudret helvası ile bıldırcın eti” Rabbimiz tarafından “İsrail oğullarına” lütfedilen zahmetsiz bir rızıktı. Bu lütfedilen rızka burun kıvıran, beğenmemezlik eden hatta az bulan bir kavimden bahsettikten sonra gelen ;
“Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.” (Taha suresi 81)
Ayet daha bir anlamlı oluyor.Rabbimiz Müslüman İsrail oğullarının zahmetsizce elde ettiği “selva” dan sonra bizlere de verdiği rızıklardan temiz olanları seçmemizi ve bu seçtiğimiz temizleri hayatımıza dahil etmemizi emrediyor.
Bize verilen rızık sadece yiyecek değildi.
Rızık; komple hayatımızın devamı için bize sunulan tüm olanaklardı.
Bu tanımın üzerinden ayeti anlamaya devam eder isek;
Eğer bize hayatımızın devamı için sunulanlardan temiz olanlarını seçmek, tercih etmek durumunda olduğumuzu görmek zorundayız.
Görmez ve bize hayatımızın devamı için sunulan her şeyi ahret için;
Hayr mı?
Şer mi?
Sorgulaması yapmadan dünyamızın devamı için kullanırsak “bu hususta taşkınlık ve nankörlük” edersek bu “nankörlük ve taşkınlığın karşılığında Rabbimizin gazabına uğramak” sonucuyla karşılarız.
Bu gazabın ahret gazabımı dünya gazabımı olacağı muammadır.
Taşkınlığımızın ve nankörlüğümüzün karşılığında ahrette bir gazaba uğrayacağımız kesindir de dünya gazabı muammadır da diyebiliriz.
Ve bu gazaba uğrayanların yıkılıp gideceğinden bahseder ayetin devamında o yüzden dünyada da gazaba uğrama ihtimali sanki varmış gibi; Allah-u alem
Dünya ya da ahret gazabı hafife alınacak bir durum değildir.
Böyle olmasına rağmen biz İnsanoğulları aynen İsrail oğulları gibi Rabbimizi ve Rabbimizin bildirdiklerini hafife alıp bildiğimiz yolda ısrarla yola devam ediyoruz.
Rabbimiz bize yolumuzu, önümüzü vahyi ile aydınlattıktan ve tercihi bize bıraktıktan hatta bu tercihin sonucunda yanlış seçimler yapmış olsak dahi;
“Şu da muhakkak ki ben, tövbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.”(Taha suresi 82)
Ayeti ile hala bağışlanma, af edilme ve en önemlisi de cennet fırsatını kaçırmama yolunu öğretiyor.
Rab sıfatına paralel bir sistemle yolumuzu aydınlatmaya devam eden bir Yaratıcı
Ve yaratıcının ayetleri karşısında nankörlük eden taşkınlık eden bir İnsanoğlu
Rabbimizin gazabı ile çarpılıp ve yıkılıp gitmememin yolu;
Tövbe etmek,
Tekrardan inanç tazelemek,
Yararlı iş yapmak,
Helal yemek,
Ve böylece doğru yolda gidenlerden olmak.
Taha suresi;
“80. Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr’un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik.
81. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yeyiniz, bu hususta taşkınlık ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabım çarpar. Her kim ki kendisini gazabım çarparsa, hakikaten o, yıkılıp gitmiştir.
82. Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra (böylece) doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.”
Ey nefsim Rabbim hayatına zahmetsizce rızıklar gönderiyor. Ve sen bu zahmetsizce buluverdiğin rızıklardan temiz olanlarını seçmede nankörlük etme, temiz olandan gayrısına bakma, nankörlüğün seni taşkınlığa sevk etmesin.
Ola ki; şaşar da temiz olanın derdine düşmekte gaflete düşersen tövbe et, inancını tazele, kefaret babından yararlı işler yap ve bu yaptıklarından seni uzaklaştırmayacak doğru yoldan ayrılma.
Rabbimin tüm peygamberleri bize gazaba çarpılmayalım diye gönderilmiş kul elçilerdir.
Bu kul elçilerin hayatlarından çıkaracağım dersler beni;
Gazaba çarpılıp yıkılıverenlerden olmamam için bana ışık olacak yegâne öğütlerdir.
Ey nefsim öğütle uslanmayanın hakkı kötektir.
Öğütle uslanmayacak kadar ilginç olma vesselam
Bir yanıt yazın