BİRAZ DA EDEBİYATI BEN PARÇALAMAK İSTİYORUM
Bataklığa denizden söz ettim,
Beni mübalağacı bir hayalperest sandı.
Denize bataklıktan söz ettim,
Beni çamur atan bir iftiracı sandı .
Evvel zaman içinde ‘’bir gün bir adam’’ diye başlar genelde hikayeler. Kalbur saman içinde bir somon balığı varmış… Somon balıklarının hikayesini duydunuz mu hiç , o bitmek bilmeyen azimlerini… Evrime inat muhteşem varoluşlar, harika sistemler Allah var zikrini bir kez daha çektirmekte. Her gün bilim, bu terennümü ispat edecek hikmetleri açıklamakta. Somon balıklarının hikâyesi yaz sonu yada eylül başında başlar. Yavrular dünyaya geldikten sonra sürüler hâlinde göç başlar. Başıboşluk bireysellik yoktur onlarda. Sürülerle açık denizlere ulaşmak zorundadırlar. Bir ila üç yıl arasında değişir bu yolculuk. Yavru somonlar gelişimlerini tamamlamış birer genç balık olmuşlardır. Yumurtlama sırası onlara geldiğinde inanılmaz geri dönüş başlar. Çünkü somonlar yumurtlamak için doğdukları nehrin ağzına gitmek, yumurtalarını oraya bırakmak zorundadırlar. Ama dönmek gitmek kadar kolay değildir. Bu yolculuğu ters istikamete doğru, ırmağın tersine, üstelik de aç olarak akıntılara, şelalere karşı yapmak zorundadırlar.
Yani yolculuk önceden hesaplanmış, ona göre enerji depolanmış ve düğmeye basılmıştır. Bazen solungaçları dışarıda kalacak kadar sığ sularla bazen de büyük akıntılarla boğuşarak sorunsuz bunu yaparlar ve planlanan zamanda doğdukları yerdedirler. Bunları sadece sahip oldukları koku sinyalleriyle yaparlar.Rabbimizin muhteşem kanunları bir bir işler. Bütün canlılar maraza çıkarmadan, başına buyruk hareket etmeden ilahi sistemin işlemcisi olurlar.
‘’ Ben kesinlikle hem benim Rabbim hem de sizin Rabbiniz olan Allah’ a dayanmışım onun perçeminden tutmadığı hiçbir canlı yoktur. Şüphe yok ki Rabbin doğru yol üzerindedir. ‘’
Hud Suresi 56. ayet.
Başına buyruk hareket etmek ademi o kadar cezb etti ki sınırları kaldırdı. Kişisel gelişim kitaplarıyla o kadar gelişti ki bırakın ayakları üzerinde durmayı adeta ayakları üzerinde uçuyor; edepten yoksun, ben merkezli, adaletsiz, hak hukuk tanımaz bir tür oldu.
Gelinen son nokta robotik çağ, hayırlı olsun…
Düğme ve komutlarla dokunmatik yaşayışımız devam ederken kendimizi, Süleyman sarayındaki Belkıs gibi hissederken sonumuz da böyle şaşaalı mı olacak acaba… Yaratıcının harika sistemini bozma çalışmaları, genlerle oynama çılgınlığı klonlama. Edebin, daha çok edepsizliğin geldiği son nokta… Eline aldığı her oyuncağı bozan yaramaz çocuklar gibi insanoğlunun elinin değdiği her yer tarumar. İnanınız ki bu daha iyi günlerimiz.Geriye, somon balıkları gibi doğduğumuz yere geri dönsek kaybettiğimiz insanlığımıza kavuşabilir miyiz?
Ecdadımızın bize edeple bıraktığı, insana ve emeğe saygının olduğu, başkasının hakkına girmenin günah sanıldığı yere bu kadar engele, akıntıya rağmen dönmeyi becerebilir miyiz ?
İlerici gerici tartışmasına ben de katılmak istiyorum.
Osmanlı çığırtkanlığı değil elbette ki yapmak istediğim. Zaten bizi bekleyen kallavi bir hanedanlık da yok artık. Sobanın üstündeki kestaneleri özleyen birilerinin hâlen daha olduğunu biliyorum. İleride hadsizlik, sınırsızlık yaratıcıya isyan varsa geriye, ‘’vita kutularında çiçek yetiştirmeye’’ dönmek istiyorum.
Bir somon balığı olup geçmişe doğru yüzelim derken bir yerlerde belki kaybettiğimiz mü’min ferasetini bulabilme ümididir aslında düşüncem.
“ Müminin ferasetinden korkun çünkü o Allah’ın nazarı ile bakar.”
Hz.Muhammed (s.a.v)
Öyle hızlı bir çağdayız ki zihinlerimiz o kadar dolu ki neyi kaybettiğimizi bile fark edemiyoruz. Ferasetli olmak gelecek düşünceleri önceden sezmek olacakların başını sonunu düşünmek değil midir? 21 yy. Müslümanlarına ne zerk ettiler de akıl kirada beden kirada. Dünya her geçen gün icattan icata koşuyor. Bir icatın tadını çıkarmadan diğer bir ülke başka bir buluşla âlemin ortasında ademin karşısına çıkıyor. Onlar istedikleri kadar bulsun buluştursun ama mü’min ve mü’minelerin araştırması, yararı ve zararı irdelemesi gerekmez miydi ?
Elbette ki bilimle, icatla, mucitle bir sorunumuz yok ama icat edilen her şey insanlık için iyi bir şey mi? En son bir nano çılgınlığı başladı artık halılarda, deterjanlarda, temizlik bezlerinde ve daha bir çok alanda kullanılan bu nano teknolojisi göründüğü kadar masum değil aslında. Evet haklısınız halınıza kakaolu süt döküldü siliyorsunuz, gördüğünüze inanamıyorsunuz saniyeler içinde lekeden eser yok. Camları, dolapları sil kurula derdi yok. koltuklar bir suda pırıl pırıl. Ya sonrası? Kimyacılar derler ki, ‘’Nano teknolojik ürünler saç kılının milyonda biri kadar küçük olduğu için ve vücuda çabuk girme özelliği olduğu için vücuda giriyor. Ciğerlerimize beynimize eklem yerlerine yerleşebiliyor. Ve bundan sadece nanotik ürünü tutan değil; halıda oynayan, koltukta oturan çocuk da etkileniyor, bütün aileyi hasta edebilyor.’’
Biz Müslümanlar ‘’Temizlik imandan gelir.’’ deyip bu ürünlere saldırırken mümin feraseti nerede kaldı? Ülkelerin 2050 yılı için yaptıkları planları duysanız dudaklarınız uçuklardı. Bu nano parçacıkları zerre kadar olduğu için toz tanesi kadar küçük robotlar yapıp insanların beynine girmeyi planladıklarını biliyoruz. İnsanları koloniler halinde deccalin ordularına hazırlama planları olduğunu söyleyenler var. Hatta dünya devlerinin bu nano robotları 2050’ye bırakmayacaklarını, önce kendileri icat etmiş olmak için 2050’den önce böyle robotların olabileceğini söyleyenler var.
Hadi diyelim ki bu komplo teorisi; abartı, aşırılık. Yine ferasetle bakmak zorundayız: “Tedbir şart.” Bundan 20-30 sene önceki bilim kurgu filmlerinde görülen bazı şeylerin oluştuğunu unutmayalım. Bizler, ‘’Temizlik imandan gelir.’’ diye diye her şeye böyle atlarsak korkarım ki imanımızı robotlara kaptırıp temizliğimizle kalacağız ( Allah esirgesin).
Çare mi, hiçbir fikrim yok. Fikirsizlikte sizinle aynı konudayım. Yalnızca Rasulullah (s.a.v.)’in her namazında deccalin şerrinden Allah’a sığındığını okumuştum. Ayete’l Kürsili koruma kalkanlarımızla kendimizi ve ailemizi koruyup Rabbimize imanla kavuşmayı ümid ederiz.
Gökten üç elma düştü;
Biri FERASET,
Biri AKIL,
Üçüncüsü de EDEB idi.
Bir somon balığı hikayesi dinlediniz…
VESSELAM
Bir yanıt yazın