ASGARİ MÜSLÜMANLIK!…
Havva ARIN/ Diyetisyen
Öyle bir hale geldik ki Müslümanlığı yalnızca 5 şartta arar olduk. 5 şartı yerine getirince her şey tamam diye düşündük. Gerisi takvaya giriyordu zaten, o kadar da inceleyemezdik biz değil mi? Allah affediciydi, kalbimizi biliyordu affederdi bizi ne de olsa, O’nun (cc) sonsuz rahmeti vardı. Biz namazı kılalım, orucu tutalım diğer 3 şart da yerine geldi mi tamam. İşte biz böyle anladık islamı. Tek pencereden baktık hep. Biraz hassas davranmaktan kaçındık. Yok, kaçınmadık kaçtık biz evet “kaçtık”.
Müslümanlığa sadece ibadet olarak baktık İslam’ı yanlış yaşadık. Beslenme konusunda da böyle değil mi? Evet tam da böyle.
Bugün Türkiye olarak dünya genelinde kalori alımında 3. sırada yer aldıysak biz gerçekten Müslümanlığı yaşayamıyoruz demektir.
Bu haberi duyup da biraz olsun üzülemiyorsak kalbimizde yaşattığımız imanımızda ciddi anlamda zayıflık var demektir. “Az ye, az uyu, az konuş” prensibini hayata geçiremedik demektir.
Bizler maalesef ki irade konusunda nefse yenik düşüyoruz. Özellikle konu yemekse, bir türlü sağlam duramıyoruz. “Efendimiz gibi olmak… O (sav)’nun gibi olamasak da O’na (sav) benzemeye çalışmak” değil miydi bizim ölçümüz? Bir Müslüman olarak zayıfsa irademiz durup bir düşünmek gerek, kendi içimizde muhasebeye girmek gerekiyor. Nefsi terbiye yemekten geçiyorsa o zaman kişinin beslenmesini gözden geçirmesi gerek. Ben gerçekten gereksinim ölçüsünde mi tüketiyorum yoksa zevk için nefsin istekleri için fazla tüketime doğru mu gidiyorum? Sorusunu kendimize yöneltmemiz gerekiyor.
Sonrasında ise “Her istediğini yemen israftandır” diyen Efendimiz’i(sav) hatırlamak lazım.
Bugün en son Türkiye istatistiklerine bakıldığında son yıllarda obezite oranında artmalar, kilo ortalamalarında, tansiyon, kan şekeri, kolesterol değerlerinde ve bazı hastalıklarda artışların olduğu görülmektedir.Bunun en temel sebeplerinden biri de beslenmeden geçiyor. Yediklerimizin ölçüsüne dikkat etmemek ve tükettiğimiz gıdaların içeriklerini incelememek.
Tüketim miktarını kontrol altında tutamazsak kalori alımında artışlar vücut yağ oranında da yükselmeye sebep olacağı için çeşitli hastalıkları da beraberinde getirecektir. Aynı zamanda tükettiğimiz gıdalarda yer alan pek çok katkı maddesinin sağlığı tehdit etmesi de ikinci bir etkendir. Üretilirken gıdaların içine eklenen katkı maddeleri lezzet arttırmak, raf ömrünü uzatmak, kıvam oluşturmak vs amaçlarla kullanılmaktadır. Ama maalesef ki çoğu katkı maddesi de insan fizyolojisi için uygun olmayan bir kimyaya sahiptir. Bu nedenle sadece fazla yemek değil ne yediğini bilmek de dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Günümüzde çeşitli şikayetlerle hastanelere başvuran kişilere doktorlar ilaç yazmakla beraber “kilo vermen gerekiyor” diyor ve bu durum son yıllarda artmaktadır. Yani biz Müslümana yakışan bir yaşantı sürdürsek zaten bu tarz sorunlarla karşılaşma oranımız minimuma düşecektir. Bu şekilde problemler yaşayıp kilo verme çabasına giren çoğu kişi de maalesef eski alışkanlıklarını bırakmak istemediği için zayıflama ürünlerine, kilo verdirdiği iddia edilen ilaçlara yönelmektedir. Ki bu tarz ürünlerin de ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır bir konu olmakla birlikte piyasada yer alan bu tarz pek çok ürün gerçekten vücut işleyişini olumsuz etkilemektedir.
Sonuç olarak, bize emanet edilen bu bedene iyi bakmak en temel görevimiz olmakla beraber, emaneti korumanın en güzel yolunun ise beslenmemize, yeme-içmemize dikkat ederek gerçekleşeceğini unutmamak gerekiyor. Ben Müslümanım derken bir kez daha düşünmek, yediklerimizle imanımızın birbiriyle çok ilgili olduğunu gözardı etmemek de önemlidir.
Bir yanıt yazın